Hârûn kelimesinin menşei bilinmemekle birlikte “parlayan” anlamına gelir.
Hz. Harun (a.s.) Kimdir?
Hz. Hârûn, Mûsâ Aleyhisselâm’ın kardeşi, onun yardımcısı olarak İsrâiloğullarına gönderilen peygamberdir.
Kur’ân-ı Kerîm’de yirmi yerde adı geçmekle birlikte hayatı ve faaliyetiyle ilgili fazla bilgi bulunmayan Hârûn Alehisselâm umumiyetle Hz. Mûsâ ile beraber zikredilmektedir.
Kur’ân-ı Kerîm’de Hz. Hârûn’a vahiy geldiği, hidayete erdirildiği (en-Nisâ 4/163; el-En‘âm 6/84), lutufta bulunulduğu (es-Sâffât 37/114), güzel konuştuğu (el-Kasas 28/34), Hz. Mûsâ ile beraber ona da furkan verildiği (el-Enbiyâ 21/48) belirtilmektedir.
Hz. Mûsâ, Firavun’a gitmekle görevlendirilince kardeşi Hz. Hârûn’un kendisine yardımcı olarak verilmesini, görevine onun da ortak edilmesini Allah’tan istemiş, bu isteği kabul edilerek ona peygamberlik verilmiştir. (Tâhâ 20/29-36; el-Furkān 25/35; Meryem 19/53)
Daha sonra Hz. Mûsâ ile birlikte âyetler ve gerçek bir delille Firavun’a gönderilmiş (Yûnus 10/75; el-Mü’minûn 23/45), Firavun’un sihirbazları mağlûp olunca Hz. Mûsâ ve Hârûn’un rabbine inandıklarını açıklamışlardır (el-A‘râf 7/121-122; Tâhâ 20/70; eş-Şuarâ 26/48). İsrâiloğulları Mısır’dan çıktıktan sonra Hz. Mûsâ, ilâhî vaad gereği kırk günlük bir süre için Sînâ’ya giderken, “Yerime geç, ıslah et, bozguncuların yoluna uyma” diyerek kendi yerine Hz. Hârûn’u vekil bırakmıştır. (el-A‘râf 7/142)
Hz. Mûsâ Tûr’da iken kavminin, Sâmirî’nin iğvâsıyla (Tâhâ 20/85) buzağı heykeli yapıp ona tapmaya başlaması üzerine Hz. Hârûn Tevrat’ta kaydedildiğinin aksine, “Ey kavmim! Andolsun siz bununla fitneye düşürüldünüz. Rabbiniz çok esirgeyendir, siz bana uyun, emrime itaat edin” diyerek onları uyarmış (Tâhâ 20/90) fakat sözünü dinletememiştir.
Hz. Mûsâ, Tûr dönüşü kavminin buzağıya taptığını görünce Hz. Hârûn’a, “Ey Hârûn, onların saptıklarını gördüğün zaman sana ne engel oldu? Neden bana uymadın? Emrime karşı mı geldin?” demiş, saçından sakalından tutarak onu çekip sarsmış, bunun üzerine Hz. Hârûn, “Ey anamın oğlu, saçımı başımı tutma! Ben senin, İsrâiloğulları arasında ayrılık çıkardın, sözümü tutmadın diyeceğinden korktum” diyerek gerekçesini açıklamış (Tâhâ 20/92-94), daha sonra Hz. Mûsâ Sâmirî’ye kızarak onu kovmuştur. (Tâhâ 20/95-98) Diğer bir âyette de (es-Sâffât 37/120) Hz. Mûsâ ve Hârûn’un hep hayırla yâdedilecekleri belirtilmektedir.
Hz. Harun (a.s.) Nasıl Vefat Etmiştir?
Hz. Hârûn’un vefatıyla ilgili olarak İslâmî kaynaklarda çeşitli rivayetler vardır. Bunlara göre Allah Hz. Mûsâ’ya, “Hârûn’un ruhunu kabzedeceğim, onu şu dağa getir” diye vahyeder. Bunun üzerine Hz. Mûsâ ile Hârûn o dağa giderler. Dağa vardıklarında orada benzeri görülmemiş bir ağaçla bir ev ve üzerinde yataklar bulunan bir sedir bulurlar. Hz. Hârûn burada yatmak istediğini söyleyince Hz. Mûsâ “yat ve uyu” der. Hz. Hârûn’un isteği üzerine kendisi de yatar, ardından Hz. Hârûn’un ruhu kabzedilince ev ve yatak semaya yükseltilir. Hz. Mûsâ İsrâiloğulları’nın yanına döndüğünde kavmi Hz. Hârûn’u göremeyince onu Hz. Mûsâ’nın öldürdüğünü iddia ederler. Fakat Hz. Mûsâ’nın iki rek‘at namaz kılıp Allah’a dua etmesi üzerine Hz. Hârûn’un üzerinde vefat ettiği yatak semadan iner ve böylece İsrâiloğulları gerçeği görüp kabul ederler. (Sa‘lebî, s. 187-188)
Başka bir rivayete göre ise kavminin ithamı üzerine Hz. Mûsâ onları Hz. Hârûn’un kabrine götürür ve Hz. Hârûn’a seslenir. Hz. Hârûn başından toprakları silkeleyerek kabrinden kalkar. Hz. Mûsâ’nın, “Seni ben mi öldürdüm?” sorusuna “hayır” cevabını verince Hz. Mûsâ ona, “Yatağına geri dön” der, Hz. Hârûn da tekrar ölüm uykusuna yatar. (Taberî, I, 434)
Kaynak: DİA